Kastamonu, Türkiye Cumhuriyeti'nin Karadeniz bölgesinde yer alan ve Sinop, Çorum, Çankırı, Karabük ve Bartın ile sınırı bulunan Karadeniz kıyısında bulunan bir ildir, merkez ile birlikte toplam 20 ilçesi mevcuttur.
Tarihçe
Ön geçmişi
Kastamonu'nun bilinen geçmişi, Hitit İmparatorluğu ile başlar. Hititlerden sonra Frigya ve Lidya Krallıklarının egemen olduğu bu topraklar M.Ö. 4.yy'da Perslerin eline geçmiştir. M.Ö. 4.yy'da Büyük İskender Anadolu ile birlikte Kastamonu topraklarını da Makedonya'ya katmıştır.
İskender'den sonra yöreyi ele geçiren Pontus Krallığı M.Ö. 1.yy'da Romalılar tarafından ortadan kaldırılmıştır. Uzun yıllar Roma İmparatorluğu sınırları içinde kalan Kastamonu M.S. 395 yılında İmparatorluğun bölünmesiyle bütün Anadolu gibi Bizans İmparatorluğuna katılmıştır.
Romalı ve Bizanslılar dönemi
Moğol istilası önünde Türkistan ve İran'dan kaçan Türklerin, ikinci büyük göç dalgasından da en fazla etkilenen şehirlerin başında Kastamonu gelmiş ve İç Anadolu'da Moğollara karşı tutunamayan birçok Türk boyu Ilgaz Dağlarının kuzeyine yani Kastamonu'ya sığınmıştır. Yirmi dört Oğuz boyunun neredeyse tamamı Kastamonu çevresinde yurt tuttuğu gibi, Alpı, Alpağut, Dânişmendli, Kıpçak,Karluk, Çiğil, Yağma gibi Türk boyları da Kastamonu'ya yerleşmişlerdir.[ Kastamonu'da hâlen birçoğu yaşatılan Kayı, Bayat, Çavundur,Kınık, Îğdir, Afşar, Kıyık, Büğdüz, Bayındır, Çepni, Karaevli gibi yer adları Oğuz iskânının mahiyetini çok iyi ifade etmektedir. 1260'lı yıllarda İbn Sa'd bu kente "Türkmenlerin Başkenti" adını vermiştir[kaynak belirtilmeli]. Yine onun kaydına göre, bu tarihlerde Kastamonu bölgesinde 100 bin çadır halkı yığılmıştır.
Kastamonu'nun ilk defa Türklerin eline geçmesi Danişmentliler zamanında Ahmet Gazinin Oğlu Gümüş tekin devrinde "1105 yılında" gerçekleşmiştir. 100 yıla yakın bir zaman Danişment idaresinde kalan şehir ve çevresi 15 yıl süre ile tekrar Bizanslılara geçmiş, 1213 yılında Anadolu Selçuklu Sultanı Alaaddin Keykubat'ın emriyle Selçuklu kumandanı Hüsamettin Çobanbey tarafından zaptedilmiştir.
Moğollar tarafından bölgenin ikinci kez zaptına memur edilen Şemsettin Yaman Candar kumandasındaki ordu 1292 yılında Kastamonu'ya giderek Muzafferettin Yavlak Arslan birliğini bozguna uğratmış kendisi de öldürülmüştür. Muzafferettin Yavlak Arslanın oğlu Mahmutbey, babasının intikamını almak için mücadeleye girmiş ve Şemsettin Yaman Candar'ı buradan batıya sürmeyi başarmıştır. Şemsettin Yaman Candar'ın ölümünden sonra Süleyman Paşa tarafından 1309 yılında Kastamonu yeniden zaptedilmiş, toprakları genişletilerek "Candaroğulları Beyliği"ni kurmuş ve Çobanlar hakimiyetine son vermiştir.
Osmanlı devletinin kuruluş sürecinde Bizans'a karşı düzenlenen seferlerde Kastamonu'da yerleşik türkler, Osmanlı Beyliğine yoğun bir destek vermişlerdir.
1333'lerde Kastamonu'ya uğrayan ünlü gezgin İbn Batuta,
"Kastamonu (Anadolu'daki) şehirlerin en büyük ve en güzellerindendir… Hiçbir ülkede fiyatları bu şehirden daha ucuz bir yer görmedim." şeklindeki açıklamalarıyla şehrin büyüklüğüne ve hayat şartlarının elverişliliğine ışık tutmuştur.
İsfendiyarbeyden sonra "İsfendiyaroğulları" adını da alan Kastamonu beyliği 1460 yılında Osmanlı İdaresine girinceye kadar önemli bir ilim ve kültür merkezi olmuş, bir çok ilim adamı yetiştirmiş, Osmanlılar zamanında da bu özelliğini devam ettirmiştir.
Kastamonu, Fatih Sultan Mehmet'in 1460 yılında Sinop'la birlikte bu şehri alarak Candaroğulları beyliğini ortadan kaldırmasından sonra Osmanlı devletine katılmıştır.
Osmanlı döneminde önemli bir eyalet merkezi olan Kastamonu, uzun süre Üsküdar'a kadar olan bölge ile Sinop,Çankırı,Zonguldak,Bolu,Çorum illerinin yönetim merkezi olmuştur.
Millî Mücadele ve Cumhuriyet dönemi
Kastamonu Ulusal (Milli) Mücadele sırasında lojistik destek açısından en güvenilir bölge olması nedeniyle büyük yarar sağlamıştır. Özellikle Ankara'ya İnebolu-Kastamonu yoluyla yiyecek, giyecek, para, cephane ve silah gönderimi yapılmıştır. Ve Kurtuluş Savaşı'nda cepheye en çok asker gönderen ildir.
Türk egemenliğine geçtikten sonra hiç düşman istilasına uğramamış olan Kastamonu, Çanakkale ve İstiklâl savaşında en fazla şehit veren illerimizden biridir.İl, Çanakkale Savaşında 2.527 şehit verdi. Meşhur "Çanakkale Türküsü",Kastamonu'lu aşık Yorgansız Hakkı'ya aittir.
Coğrafya
Türkiye'nin Batı Karadeniz Bölgesi'nde yer alan Kastamonu İli doğusunda Sinop, batısında Bartın ve Karabük, güneyinde Çankırı ve güney-doğusunda Çorum İl' i ile sınır oluşturmaktadır. Kuzeyinde ise Karadeniz ile çevrilidir. 13.108 km2 alan üzerinde yer alan Kastamonu Türkiye topraklarının %1,7'sini oluşturmaktadır. İl merkezinin denizden yüksekliği 780 metredir. Karadeniz'e 170km'lik sahil kıyısı ile açılır.
Bitki örtüsü
Kastamonu İlinde iklim, topografya ve ana madde farklılıkları nedeniyle çeşitli büyük toprak grupları oluşmuştur.Bunların yanı sıra toprak örtüsünden yoksun bazı arazi tipleri de görülmektedir. Kastamonu İli toprak varlığının büyük bir kısmı organik maddece zengin orman toprağı içermektedir. İklim ve fizyoğrafik yapının müsaade ettiği kadar üzerinde her türlü kuru tarım ve sulanabilen alanlarda da sulu tarım kültürü yapılması uygundur.bu nedenle tarım yapılabilir.
İdare
Kastamonu ilinde ilçe sayısı 19'dir ve merkez dahil olma üzere 20 Belediye, 1071 köy bulunmaktadır. Köy sayısı bakımından Türkiye'de ikinci sırada yer almaktadır. Ayrıca köylere bağlı 2.558 adet yerleşim birimi vardır.
Kültürel Yapı
Tarihçesi binlerce yıl öncesine dayanan önemli uygarlıklar merkezi olan ve kültür şehri olarak gelişen Kastamonu zengin tarihi ile arkeolojik bakımdan zengin illerimizden biridir.
Kastamonu,Anadolu Türk-İslâm kültürü'nün önemli merkezlerinden biridir.Bu kültür, yörenin türkler tarafından fethinden sonra Beylikler-Selçuklu-Osmanlı ve Cumhuriyet döneminde inşaa edilen ve bir kısmı günümüze kadar gelen mimarî eserler ve yer isimleri yanında halkın günlük yaşantısında etkili örf-adet ve geleneklerde de kendini göstermektedir.
İl'in görülmeye değer başlıca tarihî-kültürel eserleri arasında camiler,külliyeler, medreseler, türbeler ve kale bulunmaktadır.
Şeyh Şaban-ı Veli Külliyesi ilin en büyük ve en önemli dini turizm merkezidir. Hisarardı semtinde yer alan külliye; Camii, Türbe, Asa Suyu,Şadırvan, Kütüphane ve Ahşap Konaklardan meydana gelmektedir. Külliyede M.1575-1900 yılları arasında yapılanmalar ile genişlemiştir. Buna ek olarak Karanlık Evliya Türbesi, Aşıklı Sultan Türbesi, Atabey Gazi Türbesi, Hepkebirler Türbesi, Müfessir Alaaddin Türbesi, Hatun Sultan Türbesi, Şeyh Mehmet Efendi (Sacayaklı Sultan) Türbesi, Yılanlı Külliyesi, Nasrullah Külliyesi ve içerisinde yer alan Münire Medresesi (Bayraklı Medrese), Benli Sultan Külleyisi diğer başlıca turizm noktaları arasında yerini almaktadır.
Taşköprü ilçesinde Pompeipolis (Zımbıllı) harabeleri ve hâlen kullanılan-ilçeye ismini veren tarihî "taşköprü", Kastamonu Endüstri Meslek Lisesi yanında Ev-Kaya mezarı, İsmailbey Şehinşah kaya mezarları, Arslantaş mezar odası, Tekkeşin ve Ömerli köyleri arasında Kalenderağa kaya mezarları, Emirler köyünde Berat kaya mezarları, Kayalı köyünde İnönü mağaraları, Kavak köyünde Arı kayası, Baltacıkuyucağında Molla Ahmet kayası, Pınarbaşında Ilgarini Mağaraları arkeolojik alanlardan bir kaçıdır.
Kastamonu Arkeolojik ve Etnoğrafya Müzesi Batı Karadeniz bölgesinin Milli Sanat ve kültür kalıntılarının toplandığı bir müzedir. Müze binası Mimar Celaleddinbey tarafından 1909 yılında planı çizilmiş ve 1910 yılında İttihak ve Terakki Kulubü olarak inşa edilmiştir. İstiklal Savaşı yıllarında Kastamonu Gençlik Teşkilatı, sonra İstiklal Mahkemesi olarak kullanılmıştır. Daha sonra Halk Fırkası ve Türk Ocağı burada faaliyetini sürdürmüştür
Mustafa Kemal Atatürk'ün 23 Ağustos 1925'te Kastamonu'yu ziyaretinde Şapka ve Kıyafet İnkılabı bu binada ilan edilmiştir. Atatürk'ün şapka devrimini Kastamonu'da gerçekleştirme kararını ve bunun sebebini kendi sözleriyle şöyle özetliyor: "Niçin Kastamonu'yu seçtiğimi bilmezsin. Dur, anlatayım. Bütün vilayetler beni tanırlar; ya üniformayla veya fesli, kalpaklı sivil elbiseyle görmüşlerdir. Yalnız Kastamonu'ya gidemedim. İlk önce nasıl görürlerse öyle alışırlar, Türkiye beni öyle görür, yadırgamazlar. Üstelik, bu vilayetin hemen hepsi, asker ocağından geçmişlerdir, itaatlidirler, munistirler. Bunun için şapkayı orada giyeceğim." der.
Bina 1940 yılında Eski Eserler Deposu olarak kullanılmıştır. 1952 yılında da Müze Müdürlüğü haline getirilmiştir. Müzede Jeolojik fosil kalıntıları ile Prehistorik çağlardan zamanımıza kadar gelen çeşitli medeniyetlerin kültür kalıntıları ve etnoğrafik eserler teşhir edilmektedir.
Batı Anadolu ağzı kullanılmaktadır.